Yaşam Haber - Haberin Merkezi
Bu işaretleri iyi tanıyoruz:
24-11-2017 10:12 660

Bu işaretleri iyi tanıyoruz:

 

 

Bu ülkede yaşanan trajik olayların öncesi hep bu işaretlerle başlamıştı!.Kapılara kırmızı çarpı işareti!.

Malatya,Maraş,Çorum!.

Hafızamızda hala o kırmızı çarpı işaretlerinin bu toplumu nasıl kanattığının canlı örnekleri durur!.

Yaşanan vahşetler sonrası insanlar yerini yurdunu terk edip, can telaşı ile başka diyarlara göçertilmişlerdir!.Bu işin birinci derece mağduru olan Aleviler, yurt dışına ciddi bir göçle gitmek zorunda kalmışlardır!.Bu göçlerden dolayı yaşadıkları illerin sosyal ve kültürel yaşamı adeta dumura uğratılmıştır!.

Bir ülkeye aidiyet duygusu taşımanız için güvende ve temsilde eşit olmanız gerekir!.

Aleviler için bunu söylemek mümkün mü?

Onlardan vergi alıp, istedikleri mekanda ibadet etmelerine dahi tahammülümüz yok!.

Bir çok alanda zaten kafadan çarpıyı yiyiyorlar!.İşe girebilmek için Alevi olduğunu saklamak zorunda kalan bir Alevi, kendini o ülkeye ne kadar ait his edebilir?.

Aslında en büyük kırmızı çarpıyı devletin kendisi Alevilerin kimliğine vurmuştur!.

İbadethane vermeyerek!.

Devletin güvenliği olan makamlara getirilmeyerek (Vali, Kaymakam, Em.Müdürü) gibi!.

Yani devletin güvenmediği yirmi milyon vatandaş!.

Devlet önce kendi kırmızı çarpısını kaldıracak!.

Bu çarpı kalkmadığı sürece Alevilerin kapılarına vurulan çarpıları boya ile kapatıp kaldırdığınızı sanmak abesle iştigaldir!.

Hem ne olacaktı? Yarın birileri yakalanır ve "zaten deliymiş" denilerek bırakılır!.

Nedense bu iş hep delilere yaptırılıyor!.

Böyle deyip geçiştirmek en vahimidir!.

Devlet en çokta delisine sahip çıkacak!.

Yoksa tımarhanelerin bir anlamı kalmaz!.

********************

Maya işte

 

Bunların mayası böyle yoğrulmuş!.

Tutmuşsa maya her türünü yersiniz!.

Mesela süt!.Mayalandı mı peynir olur, yoğurt olur!.Ondan sonra çalkala, ayran, yağ, çökelek, keşkek!..Ye, yiyebildiğin kadar!.Çünkü maya böyle atıldı!.

Tıpkı bu sağ iktidarlar gibi!.

Mayaları din ve milliyetçilik ile yoğrulan bu yapı tıpkı mayalanmış süt misali, önümüze ne atarsa yiyip, bir de üstüne şükür duasına dururuz!.Çünkü mayada bu var!.

Ömrü Askerlikle geçen İsmet İnönü'nün "Asker kaçağı" olduğunu söyleyip ve "yuh" çektirende bu mayaydı!.

Fetullah'la aynı yatak döşek yatıp, şimdi başkalarını bu konunun zinacıları olarak suçlayanlar aynı mayadır!.

Otuz yıldır İstanbul'u tek el yönetip, beton yığınına çevirip, şimdi "içine ettiler" diye bize yedirende bu mayadır!.

Yarın bu maya çıkar "Reza meğer Dersim li Kemal'in yasak aşk meyvesiymiş" derlerse Vallahi şaşırmam ve biz kahve köşelerinde " bak, ben dememiş miydim" diye biri birimize ön sezgi satmazsak namerdim!.

Yalnız Binalının Hakkari'de " bu dinsizler tam yetmiş camimizi yıktılar,Allah belalarını versin" bedduasına bir maya dışı algıyla "Amiiinnn!!" Diyorum ve ekliyorum, bunu yapanlara ayrıca o minare boyu kadar ...!!

Dedik ya maya işte!..

Ye, yiyebildiğin kadar!..

***************

Hasret gidermeye gelenler……….

 

Zamanın nesli ekonomik ve öğrenim zorunluluğu nedeniyle köyleri terk ettiğinde geriye yaşlılarımız kaldı!.Gidenler uzun yıllar sonra iş insanı ya da memur oldular!.Hepsinde doğdukları yere ait özlem ağır basınca özellikle tatil ve yaz aylarında köylerine hasret gidermeye gelirlerdi!.Ancak bu hasret sadece köye gelip yeme içme ile sınırlıydı!.Kimsenin varsa köy ile ilgili bir sorunu çözme ya da elini cebine atmak gibi bir kaygısı yoktu!.Hal böyle olunca bizim Eski köyün şaban mezrasına bir yaz vakti bu emekli ve birazda yaşını başını alanlardan bir grup köy hasretini gidermek için gelir ve bir iki tanesi de kendine ev yapma işine koyulur!.

Bu durum Zaide ananın dikkatini çeker ve tanımadığı bu onlarca yüzün kimler olduğunu sorar!.

İzah ederler ve yıllar önce buradan giden falanlar, filanlar diye ve şimdi emekli olmuş gelmişler diye açıklama yaparlar!.

Zahide ana umursamaz bir tavırla " desene burası yorgun it yatağı olmuş!"

*************

Hüznün mevsiminde bir Malatya sabahı!.

 

Yağmur yağıyor!.Bulutların sevinç gözyaşı olsa gerek!.Dağa,taşa,toprağa ve de sararmış son deminde ki yapraklara!.Doğa hilesiz döngüsü ile insanoğlunun yağmaladığı bedenini onarmaya çalışıyor!.Şehrin beton duvarlarına çarpan her yağmur damlası adeta yanağımızdan süzülen göz yaşı gibi düşüyor anlamsız zemine ve sel olup çıldırıyor adeta!.

İsyan ediyor, yıkarak, haykırarak adeta insanoğlundan kaçmanın yolunu arıyor!.

Balkondan ellerimi uzatıyorum!.Mevsimin ilk buluşması!.İncitmeden avuçlarıma doluyor, duru, berrak!.Dökmeye kıyamıyorum ve yüzüme serpiyorum!.

Ön caddedeki asfalta bakıyorum!.Bir şehrin tüm kirliliği akıyor!.O kutsal damlalar ağlayarak çoğalıyor ve kim bilir belki de yere düşmenin pişmanlığı ile kaçmaya çalışıyorlar!.Pet şişeler,çocuk bezleri,sigara izmaritleri!..İnsan denilen canavara ait ne kadar pislik varsa tüm çirkinliği ile gözlerimin ucunda akıp gidiyor!.

Çok hevesle çıktığım balkondan, kendimi tekrar evin iç mekanına atıyorum!!.

Oturup şöyle bir sabah haberleri derken!!

Baktıkça çıldırıyorum!.

İnsan bu kadar mı onursuz, haysiyetsiz olur!..

Oluyor işte!.

Ateşe düşen yüreklere yağmur damlası selamlarımla!.

Top