Yaşam Haber - Haberin Merkezi
GERİDE KALAN İNSAN HAKLARI HAFTASI
19-12-2018 13:21 550

GERİDE KALAN İNSAN HAKLARI HAFTASI

 

 

       Bir İnsan Hakları Haftasını daha geride bıraktık.10 Aralık 1948 yılında Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen İnsan hakları evrensel beyannamesinin birinci maddesinde bütün insanlar hür, haysiyet ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler ve birbirlerine karşı kardeşlik zihniyeti ile hareket etmelidirler.

Aradan yetmiş yıl geçti.

        Yetmiş yıl önce birleşmiş Miletlere üye birçok devlet ( Rusya ve bağlı devletlerin çekimser Suud rejimi gibi baskıcı devletler ret oyu kullandı ) tarafından kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi daha barışçıl bir dünya ve insanlık değerleri açısından yeni bir umut ve yaşam kapısını aralarken, İnsanlık için daha yaşanılabilir bir dünya özlemini canlandırırken, yetmiş yıl sonra bu umudu ve özlemi karartan gelişmelerin yeniden yaşanıyor olmasının kahredici yıkıcılığı hepimizi sarsmaktadır.

        Özellikle orta doğuda küresel güçlerin de katkısıyla yaşanan şiddet ve çatışmalar ekseninde ortaya çıkan vahşet tabloları adil ve özgür bir yaşam özlemini bir yüz yıl daha gerilere atma tehdidiyle yüz yüze bırakmaktadır hepimizi. Suriye özelinde yaşanan iç savaş yüz binlerce insanın yok yere katledilmesi,  milyonlarca insanın mültecileşmesi, güç yollarında binlerce insanın Akdeniz sularına gömülmesi ayıpları karşısında dünya devletlerinin umursamaz ve zalim tutumu insanlığın  esenliğe kavuşması umudunu erteleyeceğini göstermektedir.

       Ne yazık ki ülkemizde de durum pek farklı değildir. Demokrasi, hukuk adalet, barış, özgürlük ve  insan hakları açısından ciddi sorunlarla karşı karşıyayız. Ülkede sorunluda olsa var olan demokrasi yerine her geçen gün daha otoriter baskıcı evrensel hukuk ve adalet normlarından uzaklaşan bir yeniden yapılanmayla karşı karşıyayız.  Toplumun yarısını ötekileştirmeye hazır, muhalefetin hiçbir biçimini kabul etmeyen muhalif olan herkesi terör ize ederek yargı kıskacına alan demokratik işleyişe dair hiçbir kırıntı bırakmayan, yargı bağımsızlığı, kuvvetler ayrılığı, seçim adaleti ve güvenliğinin olmadığı dolayısıyla seçme ve seçilme hakkının ortadan kaldırıldığı bir yönetim biçimine doğru evirildiğimizi görmezlikten gelemeyiz.

        Mevcut anti demokratik sistem ve tek kişi kültüne dayalı otoriter rejimim uzun vadeli stratejik bir tercih olduğu yönündeki işaretler her geçen gün daha da netleşmektedir.

       Düşünce ve ifade özgürlüğü önündeki engeller, cezaevlerindeki gazeteci sayısı, her geçen gün artan tutuklu siyasetçi sayısı, Cezaevlerinin dolup taşması, 2023 yılına kadar açılması planlanan 240 ı aşkın yeni ceza evi inşaatı, iç politikada gerilim, çatışma, dış politikada savaş şiddet konsepti, İnsan hakları savunucularına kadar yönelen gözaltı ve tutuklamalar,

         Kamu çalışanlarını açlıkla terbiye eden KHK uygulamaları, İhraç ve güvenlik soruşturması adı altında çalışma haklarının ortadan kaldırılması, Kürt sorunu ile ilgili güvenlik esaslı çözümsüzlük kısırdöngüsü, Ceza evlerinde yaşanan ciddi insan hakları ihlali, hasta mahpuslar sorunu, çalışma yaşamında ortaya çıkan yıkıcı hak ihlalleri, örgütlenme, sendika ve grev hakkının neredeyse tamamen fiilen ortadan kaldırılması, her gün ortalama  beş insanın ölümüne yol açan iş cinayetleri, Kadın ve çocuğa yönelik şiddet, Ekonomik krizin yol açtığı  yıkımın bütün yükünü çeken çalışanların işlerini kaybederek  yoksullaşması  yeni başkanlık sisteminin mevcut sonuçları olarak çaresizliğimizin ve yaşamımızın bir parçası haline  gelmektedir.

Kısacası artık eşitlikten, adaletten, özgürlükten söz ederken iki kere düşünmek gerekir.

          Hak ihlallerini olabildiğince uzatmak mümkün Ancak giriş paragrafında alıntılanan İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin birinci maddesinde ifade edildiğinin tam aksine akıl ve vicdanla pek alakası olmayan eşitsiz, kuralsız bir düzene yani İnsanın da  İnsan haklarının da geriye yuvarlandığı  bir sürece doğru evirildiğini kabul etmek zorundayız.

Top