Yaşam Haber - Haberin Merkezi
KİTAP FUARI
06-05-2019 18:31 346

KİTAP FUARI

 

 

         Bu sene Malatya Kitap fuarına iki kitabımla katıldım. “Malatyalı Yazarlar” standındaydık! En kuytu köşede bir standın Malatyalı yazarlara reva görülmesinin mutlaka bir izahı vardır! Düşünün iliniz de bir fuar düzenleniyor ve siz en görünmez yerdesiniz!

         Kitaplara ilgi var mı, yok mu, oraya pek girmeyeceğim! Ülkede okuma oranı binde üçse (Ki buna da inanmıyorum) gerisini siz hesaplayın!

           Geçen sene fuarda yoktum, malum içerideydim! Arkadaşlar Belediyenin önceki yıllarda öğrencilere kitap almaları için kupon verdiğini ve bunun da yazarlara iyi bir destek sağladığını söylediler!

Bu sene yeni Başkanın (Selahattin Gürkan’ın) talimatıyla bunun kaldırıldığını söylediler! Gerekçe tasarrufmuş!

           Eğer söylenenler doğruysa; Selahattin Başkana şunu sormak isterim: Siz bir milyar yedi yüz seksen milyon borcu okumadan tasarruf ederek mi kapatacaksınız? Üstelik eğitimci kimliğinizle bunun nasıl örtüşebildiğinin hayreti içindeyim! Unutmayın ki o borç, okumadığımızın bize yansıyan tablosudur! Okunmayan yerde gelişmenin olmayacağını en iyi bir eğitimci bilir! Çünkü eğitimin birinci amacı kalkınmadır! Çalma, çırpma, böyle devasa borçlar bırakma okumayan toplumların değişmez kaderidir!

       Öğrencileri bu destek kuponlardan mahrum bırakacağınıza bu borcu yapanların yakasına yapışsanız ya!

      Bunu yapamazsınız! Biliyorum, bir yere siyasi biat la geldiğiniz de siz ancak dönen çarkın gıcırtısını duyarsınız, gerisi hikâyedir! Bir tek sen değil, bu ülkenin tüm Belediyelerin de üç aşağı, beş yukarı durum aynıdır! Sadece biat farklılığı vardır! Hal böyle olunca bizim de yapabileceğimiz fazla bir şey yok! Ancak yazarız! Yazınca da malum! Gider biatsiz damlar da çile çekeriz!

***************

BİR ÖĞRETMEN

 

“ Ortaokuldan beri şiir yazıyordum. Bir gün öğretmenim önümdeki defteri ‘ Neler yazıyorsun?’ diye almak istedi. Çok korktum ve vermek istemedim, çekiştirdi ve defterin bir tarafı yırtılınca bıraktı. Sonra ben o defteri yırttım attım.

O gün bugündür şiir yazmayı çok sevmeme rağmen, yenemediğim bu korkudan dolayı yazamıyorum, yazsam da saklıyorum.”

       Perihan üniversite öğrencisi. Yazmak istiyor. Bir deneme kitabı da var, roman tarzında. Ancak o ilahi şiir diyor; yenebilse korkuyu yazacak!

     İşte bir öğretmenin göremediği ve asıl görevi olan, yetenekli insanı keşfetmeyi beceremem ediğinin vahim tablosu!

       Yazdığım “Xezal” romanı bir öğretmenin öğrenciye yaklaşımı ve onu hayata hazırlaması için, bir rol modeldir! Orada “Neriman öğretmen” var; “ işte öğretmen” diyeceğimiz bir karakter!

Sonra üniversiteye hazırlanan genç bir kadın öğrenciyle sohbet ediyoruz. “ Hukuk okuyup, mutlaka savcı olacağım” diyor.

Nedenini soruyorum:

“Sırf gazeteci ve yazarları yargılamamak için” diyor!

Söz bitiyor ve ben susuyorum!

******************

GÖRÜNTÜLERE BAKILIRSA

 

      Kılıçdaroğlu nun maruz kaldığı linç girişiminin yeni görüntülerini izleyince resmen kanım dondu.

Bu görüntülere bakıldığında olayın ne kadar vahim olduğunu söylemeye gerek var mı?

Burada söylenecek tek şey, Kılıçdaroğlu’ndan çok Türkiye, ölümün kıyısında dönmüştür!

         Tüm bunlara rağmen “ Senin orada ne işin vardı, niye gittin” gibi laflarla sorumluluk makamında olanların, bu ülkeye dair hiç bir kaygılarının olmadığını görmek insanı daha çok ürkütüyor!

        Bu öyle sıradan gelişen bir münferit olay değildir. Ciddi planlanmış bir organizasyona benziyor! Tıpkı Malatya, Maraş ve Madımak gibi. Dahası üçbağlar katliamı... Bunlar hafızamızda bir türlü silinmeyen korku masallarıdır.

Bugün Kılıçdaroğlu o cehennemden sağ kurtulmuşsa, bu büyük bir şans ve tesadüftür!

        Bunda kararlı bir Emniyet Müdürünün rolü büyüktür. Meseleyi çabuk kavramış ve olası bir cinayeti önlemiştir.

Asıl sorun meseleyi hala kavramayanların hala tehlikeli dillerinden geri adım atmamalarıdır.

Halkı gererek siyaset yapmanın, mantık ölçüsü nedir, bilen varsa söylesin!

        Üstelik o halk ki, ekonomik sıkıntıdan inim inim inliyor ve canı burnunda! Canı burnunda bir halkı provoke etmek bu kadar kolayken, siyasilerin kullandığı bu ötekileşici dilin nereye varabileceğini hesap etmemeleri, bizler için tam bir şanssızlık!

         Sorunları çözmek yerine, onları göz ardı ederek şirin gösterme çabası büyük bir başarısızlığın görünen yüzlüdür! Ekonomideki açıklar ürkütücü boyuttadır! Bunu çözmeye odaklanacaklarına, her gün gül gülistanlık laflar eşliğinde, binlerce iflasın olduğunu kime anlatacaksın?

Zapt edilen algılarımız artık başarısızlığı başarı görüyor.

Bakın, Türkiye’de Belediyelerin sürüklendiği borç batağına!

          En küçük beldenin bile milyonlarca lira borcu var! Ben bulamadım; lütfen bilen biri varsa bana borçsuz bir Belediye ismi söylesin, öğrenmiş olayım! Bu borçlarla kalkınmayı nasıl başaracaksın?

İhtişamlı makam odaları döşeyip, orada tonla baklava börek ikramında bulunarak zevk-i sefaya dalanlarla mı?

Yoksa “ Vurun, öldürün!” diye bu ülkenin ana muhalefet liderine yapılanları görmeyerek mi?

Dahası kendisine elini uzatmayan iktidar partisinin genel sorumlusuyla mı?

Sorumlulukla, sorumsuzluk arasındaki çizgiyi ayırt etmeden ülke yönetmek, işimizin Allah’a kaldığının net göstergesidir!

Tekrar geçmiş olsun Kılıçdaroğlu!

Tekrar geçmiş olsun Türkiye!

*************

SÖZ SİZDE

 

       Küçücük bir şişe üç parça et geçirmiş ve adına “ Cağ kebabı” diyor! Hani ölümüne et sever biri olarak yiyelim dedik!

Yedik!

Hem de beşer cağ!

Hesabı ödeme ısrarı arkadaşa yüz elli liraya patlayınca;

Sordum: “ Bir çağ kaç lira?”diye!

“Abi fuara münhasıran on beş tl.” Allahtan fuarsız yememişiz!

Sonra kafayı hesaba yorduk.

Taş patlasa her cağ elli gram ya gelir, ya gelmez!

Toplamda on cağ yemişiz,

 Etti mi beş yüz gram;

Yani yarım kilo! Kısacası etin kilosunu üç yüz liradan yi yi yor sunuz haberiniz olsun!

Bu durumda otuz kilo gelen bir kuzu dokuz bin lira eder... Bunu da çiftçi Mehmet dayı düşünsün!

Bir ara kilosu otuz liradan sayılan halka sucuğa taktım: “ Yahu kardeş, bir kilo dana eti atmış lira ilken, nasıl olur da sucuk, otuz liraya satılır?”

Yanıt hazır “ Ağabey farkımız bu, götür iki yumurta kır da öyle gel.”

Adam haklı! Benimki kötü niyet işte! İlahi aklım eşeğe gidecek! Hâlbuki en çakma eşek etinden bile böyle bir fiyata sucuk çıkmaz! Gerisini bilmem. Adamın dediği gibi tadı güzelse, ne karıştırıyor?

Tabi bu sucuk işi başka iş! O kadar baharatı neye koyarsanız güzel bir lezzet d

 

Top