Yaşam Haber - Haberin Merkezi
Söylenecek söz belli de ?.
28-08-2018 12:50 567

Söylenecek söz belli de ?.

 

 

      Devletlerin varlık nedeninin vatandaşların hak ve özgürlüklerini korumak olduğunu herkes kabul eder. Aksi halde devletler, zorba bir güç olmaktan öte meşru bir anlam ifade etmezler.

        İnsan haklarının ne olduğu ise, uluslararası düzeyde tanımlanmış, standardize ve deklere edilmiş durumdadır. Bunlar bilinmeyen şeyler değildir...

         Günümüz dünyası, bununla da yetinmemiş, devletlerin insan haklarına hangi ölçüde riayet ettiklerine dair ölçümler yapan Freedom In World (Dünya Özgürlük Endeksi) gibi tarafsız kuruluşlar da meydana getirilmiştir.

          Anlaşılacağı üzere bütün bunlar biz bireylerin daha güvenli, özgür ve adil bir dünyada yaşayabilmemiz için yapılan işler.

Diğer bir ifadeyle; bütün bunlar, kadını kocasız bırakmak için değil, bilakis kadını/bireyi, kocanın/devletin şiddetinden koruyabilmek için verilen çabalar.

Ama ne gariptir ki ülkemizde insan hakları ihlallerinin yapıldığına dair yapılan her tespite, hükümetten de önce bazı bireylerin tepki gösterdiklerini görürüz!

Tıpkı, ‘kocam değil mi? döver de sever de!’ diyen kadın gibi, ‘devletim değil mi? döver de sever de!’ benzeri, insanda şaşkınlık yaratan tepkiler veriyorlar..!

Söylenecek söz belli de, ne yazık ki bunlarla aynı gemideyiz..!

******************

 

Düşündüm..!?

 

Bugün Vaiz, “Peygamber (as) önce yasakladığı kabir ziyaretini daha sonra serbest bıraktı. Çünkü şartlar değişmişti” dedi.

İmam ise, “Peygamber (as), kadınları da Bayram namazına çağırmıştı...” dedi.

İkisinin de konusu olmadığı halde bunları satır aralarında söylemişlerdi.

Tabi yine aldı beni bir düşünce.

Vaiz konuşunca kendi kendime: Acaba Peygamberimiz (as) hala sağ olsaydı bugüne kadar başka neleri yasaklar veya serbest bırakırdı? Yoksa dinde de mi, ezmanın tagayyürü ile ahkam da tagayyür edebiliyor?

İmam konuşunca da gayri iradi gözlerim camide kadın aradı ama ne yazık ki cami tam bir erkek makanıydı.

Dinler ne derse desin, aklı dışlayan dindarlık, maalesef zamanla muhafazakar, otoriter ve cinsiyetçi olmaktan da kurtulamıyor.

Ve ihya edici olmaktan çıkıp, imha edici bir sürece dönüşüyor.

***************

…….Ve soruyorum;

 Sahi, zekât İslam toplumunun/devletinin vergisi değil miydi?

Peki, zekât kime verilirdi?

Eve geldim ama aklım hala yol kenarındaki o kadında...

      Gece saat 12.00’yi geçmiş. Üzerinde çöpten ayıklandığı belli birkaç parça plastik malzeme ile yol kenarında duran el arabasının yanına çökmüş, belki de 70’i geçkin yaşı ve yalın ayak yerde duran bir kadın...

       Bir anda kendinizi en az o kadın kadar çaresiz hissediyorsunuz. Acaba arabadan inip eline bir kaç kuruş para mı versem diye düşünürken yanan trafik ışıklarına uyup oradan uzaklaşmak zorunda kalıyorsunuz.

O an kendinizi dünyanın en suçlu insanı gibi hissediyor ve vicdanen yıkılıyorsunuz...

      Sonra başlıyorsunuz sorgulamaya; acaba geri dönüp biraz para mı versem? Ama trafik aktıkça siz de ister istemez uzaklaşıyoruz.

      Ama sorgulama devam ediyor: yani 100 lira versem ki ne olacak, böyle bir kadının 100 lira ile hangi sorunu çözülecek? Hem bir tane değil ki, hangisine ben yetişeyim..?

Ve soruyorum; sahi, zekât islam toplumunun/devletinin vergisi değil miydi? Peki, zekât kime verilirdi? Yol yapmaktan da önce fakire verilmesi gerekmez miydi? Nitekim sosyal devlet de bu demek değil mi?

Evet...

O halde diyebiliriz ki; bir toplumda gece yarısı yaşı 70’i geçkin bir kadın yalın ayak yol kenarına terk edilmiş gibi kendi başına duruyor ve hiç kimse de buna müdahale etme gereği duymuyorsa orada ahlak, hukuk ve devlet diye bir şey de kalmamış demektir..!

Top