Yaşam Haber - Haberin Merkezi
YAŞAMA TUTUNMAK
17-07-2020 14:35 2201

YAŞAMA TUTUNMAK

 

 

        Köydeki evimizin balkonuna gelip konuyordu! Konduğu dal ve korkuluklarda zorlukla tutunması dikkatimi çekti! Bir de baktım ki bir ayağı yok!

       Hata o ilk izlenimle “ Topal serçe” diye bir başlık atarak gözlemlerimi bu sayfada yazmıştım!

Onunla çok yakınımıza gelecek kadar iletişim kurduk! Ayak diplerimize kadar gelip verdiklerimizi çekinmeden yiyiyor du. Aileden biri olmuştu ve sabahın ilk saatlerinde gözlerimiz onu arardı ve hemencecik gelir bize görünürdü!

Sabah kahvaltısında bizden biriydi!

Sonra bir dişi buldu ve onu da getirdi! Dişi ürkekti ve zamanla onu da alıştırdı!

Derken evimizin taş duvarındaki deliğe çer çöp taşıdılar ve oraya yuva yapacaklardı!

Yuvayı tamamladılar ve nöbetleşe yumurtaya yattılar!

          Bir sabah onları ağızlarında kurtçuklarla gördüğümüzde mesele anlaşılmıştı ve yavruları yumurtadan çıkmıştı, artık besleme vaktiydi!

         Dün baktık ki yuva dağılmış! Bir kedi hangi saate geldiyse patisini delikten içeri sokmuş ve anne serçe yavrularına kendini feda ederek o tırnaklara teslim olmuş!

Yavrular acı acı öterken, birde baktık ki erkek serçe ağzından yiyeceklerle geldi!

Yuvaya girmeye bir türlü cesaret edemiyordu!

Belki de olanları o da yaşadı!

Sonra hızla içeri daldı ve yavrulara yiyeceğini verip çıktı!

Artık öksüz yavrulara o bakacaktı!

İki gündür durmadan bunu yapıyor!

Bugün yakınıma kondu! O kadar yorgundu ki!

          Hemen su ve küçük taneler verdim! Biraz karnını doyurduktan sonra tanelerden yavrulara götürmeye başladı! Bu ilk kez şahit olduğum bir durumdu ve hemen ekmek içi ufaladım, onları daha çok taşıdı!

Diyeceğim şu ki:

Kim bilir o ayağını nasıl kaybetti?

Ama yılmamış, bir eş buluyor ve doğanın dengesi bir felaket yaşıyor!

Her şeye rağmen olduğu yerde devam ediyor ve tüm çabası o yavruları uçurmak!

Umarım kendisi de bir kazaya denk gelmez!

Denk gelirse çok şey öğrendiğim bu serçeye tarifsiz üzülürüm!

Üzülürüm çünkü, bazen yaşamınızı hiç sanmadıklarınız anlamlandırır!

Bu bir serçe de olsa!

*******************

NE DEMİŞTİ

 

 Ben, siyasetin her zaman bir yüzüne görünmeyen ve gerçek olmayan tarafına inanmışımdır!

           Çok basit yalan söylersiniz ve başta siz bu hayal âlemine inanırsınız ve gerisi sürü psikolojisidir, ardınız sıra meler gelir!

İşin gerçeğini siyasetten arındırdığınız zaman doğrularınız devreye girer ve asıl olan budur, bunun size dönüşü zaman alabilir ama gerçek zaten böyledir!

Çünkü hiç bir mevsim diğerini atlayarak yaşayamaz!

Şu an ülke gündemi bir siyaset gerçeği ile yüz yüze!

       Bir toplumu biat kültürüne evirmişseniz, gündem yaratmak, ya da gündem bulmak sıradan bir iştir ve artık Türkiye toplumu bu iklimi yakalamıştır!

Bu iklimde “ neden ve niçinler” yoktur!

Her zaman “ dün dündür, bugün bugündür!”

Sayın Cumhurbaşkanı çok yakın zamanda katıldığı bir söyleşide Ayasofya meselesine değinirken “ bunun getiri ve götürü sünü iyi hesaplamak lazım ve ben piyasanın gazına gelecek kadar da istikametimi kaybetmedim!” dedi!

Evet!

O sözler doğru olanıydı ve düne aitti!

Ya bu gün?

“ Her kim ki bu kararımıza karşı çıkarsa..!”

Gibi bir siyasi manevra ile karşımıza çıktı ki ne getiri kaldı, ne de götürü!

Evet, kalmadı!

Ağırlaşan ekonomik şartlar ve dış dünya ile yaşananların üstüne bundan daha iyi tuz, biber olmazdı!

Giderek çağın gerisine dümen kırdığımız bir zamanda asıl kaygıyı çok az sayıdaki insan yaşıyor!

       Gerisi, gittikçe hurafe iklimine kendini kaptırmış bir çoğunluktur ki giderek de sayıları artmaktadır!

Gelişmiş ve sorunlarından arınmış bir Türkiye’yi, sık tekrarladığımız “ dış güçler” sendromu zaten istemez!

Çünkü senin gelişmen onların pazar ve sömürü alanlarını daraltır!

Sen yönünü karanlığa çevirmişsen, bir kara perde de onlar çeker gözlerine!

Bunların hepsini biliyoruz da!

Peki biz neden ısrarla ayağımıza sıkıyoruz?

Çünkü artık ayaklarımız kangren ve bu ayaklarla yürüme şansımız kalmadı!

Ne yapacaktık?

Önce ayaklarımıza sıkacaktık!

Beş haneli mezralar da bile yedi caminin olduğu bir ülkeyiz!

Ama olsun!

Ayasofya önemli!

“Dış güçlere haddini bildirmek lazımdı!”

Şimdi duysun Kemal Bey!

Sıra iç güçlerde!

Ya yeni ve sarsıcı bir gündem bul, ya da bu iş bizi bir erken seçime götürür ki ne sen, ne de ben altından kalkamayız!!

***********

ABBASIN PARKI

 

          Evimizin hemen dibindedir! Parkın başka bir adı vardı ama ben nedense adres soranlara “ Abbas’ın parkını on metre geç, ya da on metre kala...” diye yer gösterirdim!

       Derken herkes orayı “ Abbas’ın parkı” olarak bildi ve yakalandığı amansız hastalıktan Abbas’ı kaybetmenin üzüntüsü biz komşuları o kadar üzdü ki, en çok da beni!

Aynı yaşlardaydık ve güzel sohbetlerimiz olurdu!

Sonra parkın yüzü adeta soldu!

       Kediler en iyi dostunu kaybetmiş, duvar diplerine çömelmişlerdi! Hani dokunsanız ağlayacak kadar!

Onlara süt, ekmek verirdi ve hepsine gözü gibi bakardı!

        O kedileri biz de tek tek bakardık! Hata yan balkonda duygusal komşu Yusuf Bey, tabağındaki peynirleri çaktırmadan yesinler diye aşağıya atardı!

Çok sevdiğimiz bu komşumuz da ani bir kararla buraları terk ederek başkente gitti!

O da gidince bir sessizlik iklimine büründük ve parkın kedileri de ortadan kayboldu!

Uzun zamandır dönüp park tarafına bakmıyordum! Ya da içimden gelmiyordu!

Dün akşam bir şair arkadaşımla karşılaştık “ hadi Abbas’ın parkında bir çay içelim dedi”

“ O park, kapalı ki” dedim!

-Yok, açık, dedi!

Gittik!

Gerçekten açıktı ve yeni bir işletmeci almıştı!

Ortalık temizlenmiş ve bakımlıydı!

Gözüm kedileri aradı!

Henüz yoklardı!

Biliyorum, gittiler!

Biliyorum Abbas gelmeyecek!

O tanıdığım kediler de gelmeyecek!

Yenileri gelir mi bilmem?

Gelirse nasıl alışırım onu da bilmem!

İnsan kaybettiklerinin yerine hiç mi hiç alışamıyor!

Hele benim gibi duygusal dalgalarda yüzen birinin alışması uzun zaman alıyor!

İşte o zamana kadar her yeriniz yara bereye dönüyor!

Nereme dokunsalar oram ağrıyor!

Top