Bugün Dersim (Tunceli) ili sınırları içerisinde bulunan Mazgird, Pertek, Sağman Osmanlı klâsik döneminde "Çemişgezek ülkesi" olarak anılmaktadır. XVII. Yüzyılın sonlarından itibaren ise "Çârsancak''' olarak bahsedilmeye başlanmıştır. “Osmanlı-Safevi Savaşı'ndan önce Çemişgezek merkezli Dersim Bölgesi diğer Kürt Beylikleri içinde en büyük olanıydı.
Çemişgezek Beyliği aynı zamanda inanç olarak “Reya Haq/Hak Yolu” (Günümüzde “Reya Haq” inançlılara “Alevi” deniyor.) Kürt Beyliği idi.
Çemişgezek Beyliği daha önce Melkişi Şeyh Hasan zamanında bağımlı kaldığı Akkoyunluların denetimindeydi. Akkoyunluların devlet idarelerini Diyarbekir’den Tebriz’e çekmeleri ve burada Uzun Hasan’ın ölümü sonrası aile içi iktidar kavgaları sonucu zayıflamaları ve yerlerine bölgenin güçlü tarikatı olan Safevilerin Sultanı Şah İsmail’in öncülüğünde Tebriz merkezli Şii (Caferi) Safevi Devleti ortaya çıkarmıştı.
Yeni Safevi devleti dini bir devletti. Özellikle Şii Caferi mezhepçilik dini ameli faaliyetleri için kendilerine yakın inancı olan merkezlere yönelmiştiler. Batıda Yukarı Fırat-Murat Havzasında orta kısımlarında bulunan Reaya Haq’çı (Alevi) Çemişgezek Beyliği de onlar için, böylesi bir bölgeydi. Şii Safeviler işgal ettikleri bölgelerde aleyhteki inanç yapılarını dağıtıyorlar ve Şiilik propagandası yapıyordular. Kendi dinlerine uyum göstermeyenleri cezalandırıyordular. Nitekim MS 1504 Şii Safevilerin işgaline uğradığı sırada Melkişi soyundan Şeyh Hasan’ın oğlu Söhrap Beyin oğlu olan Hacı Rüstem Bey, Çemişgezek Beyliği’nin başındaydı. *Bkz. Şerefname Sayfa 188-189.
Safavi Sultanı Şah İsmail, önce Çemişgezek Beyi Hacı Rüstem Bey’i bin aileyle beraber İran’ın içlerine sürdü. Bu şartlarda Çemişgezek Beyi Hacı Rüstem Bey, Şah İsmail’in yanına giderek onu tanır ve kendisine biat eder. Aslında bu tanıma daha çok mecburi ve zoraki bir tanımadır. Şah İsmail, Hacı Rüstem Beyi, diğer Kürt beyleri gibi önce tutuklayarak zindana atar, onu kendisine biat ettirdikten sonra Irak’ın uzak bir bölgesine yönetici olarak görev verir. Çemişgezek Beyliğine de, Rüstem Beyin yerine, Şii Farisi bir yönetici olan Nur Ali Halife’yi atar.
Farisi Nur Ali Halife, Çemişgezek-Dersim bölgesi idaresini eline alır-almaz, bölgede ameli olarak Şii Caferiliği yaymaya çalışır ve namaz kılmayan, ramazan orucu tutmayan Reya Haq/Hak Yolu Alevi inançlı halka büyük baskı yapar. Nur Ali Halife, Reya Haq /Alevi ve Sünni halkın içinde tanınan birçok kişiyi sürgüne gönderir ve Çemişgezek’in tanınmış eski Melkişi birçok önder kişiyi de idam ettirir. Baskılara karşı bölge halkı ayaklanır ve Hacı Rüstem Beyin isyanın başına geçmesi için ona haber gönderirler. Halkın ayaklanmasının temel nedeni ise, Şiiler ile inanç farklılığıdır. Çemişgezek bölgesinin Reya Haq kökenli iken, Safevilerin, Şii-Kızılbaş -İslam inancına olmasıdır. Dolayısıyla Safevilerin Şiiliği yaymasına karşın Çemişgezek bölgesi, kendi inancı olan “Reya Haq (günümüzdeki bölge Alevi)” inancını korumaya çalışır. Direnirler.
Şiilik inancının İslam inancı olduğunu ve Reaya Haq (Alevi) inancına benzemediğini İran’da gören Hacı Rüstem Bey, Çemişgezek bölgesine geri dönmek ister. Fakat bu sıra Anadolu’da çatışmalar kızışmış ve Osmanlı-Safevi Savaşı eli kulağındadır. Hacı Rüstem Bey, Çaldıran Savaşında Safeviler ile birlikte Osmanlılara karşı savaşır. Çünkü Osmanlı Devleti, Antalya, Amasya, Tokat ve Sivas civarında büyük bir Şah İsmail yanlısı Türkmen Kızılbaş kıyamına girişmiştir. “Türkmen Kızılbaş Katliamı”, Akkoyunlu ve Osmanlı devletlerine kâtiplik yapmış, Osmanlı-Safevi ilişkisinde önemli tarihi rolleri olan ve dönemin Kürt Beylerinin yakından tanıdığı ünlü İdris-i Bitlisinin yazdığı “Selim Şah-Name” adlı kitapta şöyle anlatılır:
“Sultan Selim Han, memleketin sınırını bu müfsit (fesat koyan, bozguncu) ve inançsızlardan temizlemek için her şehir ve köydeki eskiden inançsız taifeye bağlı olanların isimleri araştırılıp; ömrünü dalaletle geçirmiş, buluğ çağına ermiş ve ermemiş gençler ile yaşlıların tamamı, teferruatlı olarak kırk bini geçkin (aşkın) kişiyi zapt edip (kaydedip), hepsinin katledilmesini emretti.” *Bkz. İdris-i Bitlisi,“Selim Şah-Name” Türkiye Kültür Bakanlığı 2001”.
Bu boyutta katliam iddiası, henüz başka bir tarihi kaynakta görülmemektedir. Fakat bu savaşlarda özellikle Safevi yanlısı özellikle sivil Türkmen Kızılbaşlar katledilmiştir. Osmanlıdan kaçan "Alevi" ahali, Erzincan, Kemah ve Dersim bölgesine sirayet etmiştir. Hacı Rüstem Bey, kendi inancı Reya Haq/Alevi inancını Şiiliğe yakın bulduğu gibi baba geleneğine uyar, bölgenin güçlü devleti olan Safevilerden yana hareketi tercih eder. Hacı Rüstem Bey, bu olaylar nedeni ile Şii Şah İsmail ile olan problemlerini ötelemiştir. Dersim’de gelişebilecek bir katliam olasılığına karşı tedbir olarak ailesini Irak’a taşımıştır.
Sonuçta 1514 Çaldıran Savaşı sırasında Şah İsmail, Hacı Rüstem Beyi Kemah kalesini korumakla görevlendirir. Şah İsmail’in Çaldıran Savaşı’nda yenilgisinden sonra, Hacı Rüstem Bey, Osmanlı Devleti tarafından diğer Kürt Beyleri’nin özerk yönetimlerini tanıması üzerine, bölgede yaptığı istişarelerden sonra, kendi beyliğini almak için Yavuz Sultan Selim’den affını istemeye karar verir.
Tebriz yolundaki Osmanlı ordusuna Merend şehrine bağlı Yam denilen yerde Yavuz Sultan Selim’in huzuruna 40 adamıyla çıkar. Yavuz'un yanında bulunan Akkoyunlu ümerasından Ferrulışad Bey ve Bıyıklı Mehmet Paşa’nın Hacı Rüstem Bey hakkında verdiği; “Hacı Rüstem Bey'in Kemah Kalesini Osmanlılara karşı Akkoyunlular adına savunduğu ve Çaldıran Harbinde Şah İsmail lehine savaştığı” aleyhte bilgiler üstüne, Sultan Selim, onu ve ekibini ölümle cezalandırır. Fakat Hacı Rüstem Bey'in ve adamlarının katli sebebi ile Osmanlı Devleti, Çemişgezek-Dersim bölgesinde hâkimiyet sağlayamaz.
Bir süre sonra Hacı Rüstem Beyin oğlu Pir Hüseyin Bey, bu defa Yavuz Sultan Selim ile görüşür ve onun isteği kabul edilir. Pir Hüseyin Bey Çemişgezek-Dersimin başına "Hükümet Ocaklığı" olarak geçer. Dersim aşiretlerini örgütler ve Çemişgezek/Dersim Hükümeti'ni kısa zamanda tekrar eski gücüne kavuşturur.
Hacı Rüstem Bey’in öldürüldüğünü duyan oğlu Pir Hüseyin Bey savaş sırasında Memluk Sultanlarına sığınmak için yola çıkar. Malatya’da Memluk valisi Mamay Bey ile görüşür. Mamay Bey ona; “Memlukluların çöküş içerisinde olduğunu, Osmanlılar ile görüşmesinde fayda olacağını” belirtir. Yine bölgenin ileri gelen Dedeleri de aynı görüştedir. Bunun üzerine Pir Hüseyin Bey, Amasya’da hasta yatağında bulunan Yavuz Sultan Selim’in huzuruna çıkar ve onla görüşür. Görüşmede Pir Hüseyin Bey’in Sultan’a şunları anlattığı söylenir:
“Bu savaş bizim savaşımız değildi. Halkımız, Osmanlıya karşı gerek Akkoyunlar, gerekse Safeviler döneminde savaşa zorla itildi. Babam da bunlardan biridir. Artık babam ile sizlerin savaşı geride kaldı. Bizler affımızı dileriz ve Osmanlı Devletine biat etmek arzumuzdur. Fakat diğer Kürt Beylerin tanınmış hakları olan yurtluk- ocaklığın (özerkliğin) bizlere de tanınması gerekir.” Der.
Yavuz Sultan Selim onun bu cesurca isteğine hayranlık duyar. Çemişgezek Beyliği’nin kendisine verilmesini emir eder. Yavuz Sultan Selim’in daha sonra şunları söylediği rivayet edilir: “ Ben babasını ve oğlunu Melkişi aşiret reislerinden 40 kişi ile birlikte öldürdüm. Buna rağmen o, hiçbir korku ve çekinme göstermeden, kendisini otağıma iltica etmekten alıkoymadı.” dediğini ve bu nedenle Çemişgezek Beyliğini kendisine verildiğini belirtmektedir.” *Bkz. Munzur Çem. “Dersim Merkezli Kürt Aleviliği” Sayfa. 426.
1514 yılında kaybettikleri bir kısım topraklara Safeviler yeni kuvvetler ile tekrar saldırarak işgal ederler. Çemişgezek sancağı da işgal edilen topraklar arasındadır. Pir Hüseyin Bey, Osmanlılardan yardım alarak Şah İsmail’in kuvvetlerine karşı savaş (Haziran 1515 yılında) açar, Çemişgezekliler, Harput Göksu mevkide Safeviler ile yapılan savaşta Nur Ali Halife’yi öldürürler ve Dersim bölgesinden Safevi Kızılbaş ordusunu kovarak özgürlüklerine kavuşurlar. Ardından Pir Hüseyin ordusunu alarak, İdris-i Bitlisi’nin rehberliğindeki Kürdistan ordularına katılır. Kürdistan – Osmanlı müşterek orduları Mardin önlerinde Safevi Kara Han ordusunu kesin yenilgiye uğratır. “Selim Şahname” (İdris-i Bitlisi) ve “Şerefname” (Şeref Xan) adlı kadim eserler, Pir Hüseyin Bey’in bu savaşlardaki büyük kahramanlıklarına yer verirler. Nitekim Çaldıran Savaşı’nı yerel Kürt Beyleri ile ittifakı neticesinde kazanan Osmanlılar bütün olarak Kuzey Batı Kürdistan’da egemenlik kurmuşlardır.
Pir Hüseyin Bey Çemişgezek Hükümet Sancağını onlarca yıl yönetir. Çemişgezek Hükümet Beyliği Diyarbakır Beylerbeyi sancağına bağlı olarak, resmi düzeyde güçlü bir özerklik kazanır. Dolayısıyla Yukarı Fırat-Murat Havzası “Reya Haq-Hak Yolu – (Alevi)” Kürt aşiretleri dini faaliyetlerini Çemişgezek Hükümet Beyliği‘nin ayrıcalıklı bu konumları sayesinde sürdürebilir. Şiilerin de baskılarından kurtulmuş olurlar.
Bilindiği gibi Kürt Reaya Haq-(Alevilik) ocak sisteminde Pir-i Piran (Mürşid) Ocakları ve Dede Ocakları vardır. Dede ocakları da bir Pir-i Piran (En üst pir: mürşit) ocağına bağlıdır. Pir-i Piran (Mürşid) Ocakları birbirine karışmazlar. Çemişgezek Beyliği’nin denetiminde kalmış “Serçağlan Ağuçan, Baba Mansur, Sultan Sahak” gibi Kürt orjinli Pir-i Piran (Mürşid) Ocakları olmuştur. Bunların dini işlerini hatta kadılık işlerini Çemişgezek Beyliği yönetiminin Pir-i Piran (Mürşid) Ocakları makamındaki Pir-i Piran’lara ve Dede’lere bıraktığı görülür. Günümüzde dahi Güneyde Afrin Kürt Dağındaki ve doğuda Gımgım (Varto’ya) kadar tüm Kürt Reaya Haq-(Alevi) ocakları hala bu Pir-i Piran (Mürşid) Dersim Ocaklarına bağlıdır.
Kürt Reya Haq/HakYolu (Alevileri) yalnız bölgemizde değil. Bir kısım Fırat boyu ve Zağros dağ silsilesi Lek ve Erdalan Beyleri-Kirmasan (Kirmanşah), Bağdat Feyli Alevileri hariç genelde tüm Kürdistan'da; Reya Haq/Hak Yolu, Ezidi, Yarsan (Kakai) Alevileri, Şii ve Sünni olmamak için direnmiştir. Bu Alevi kalma direnişinin dinsel boyutu ayrı bir makalenin konusudur. Fakat Fırat Havzası Reya Haq/Hak Yolu (Alevilerinin) Şii olmamasındaki en önemli mesele Çemişgezek Beyliğinin Özerk Hükumet Haklarının, Osmanlı Devleti idaresince kabul edilmesidir. Bu inanç serbestliği sayesinde Fırat Havzası Reya Haq /Alevileri inançlarını bu güne kadar korumuşlardır. Aynı konum doğuda Safevilerin denetiminde kalan Kürt Erdalan Beyliği’nde tersinden gelişmiştir. Erdalan Beyleri, Safeviler ile evlilik yolu ile akraba olunca onların denetiminde kalan Kirmasan, Lek Yarsan (Alevilerinin) büyük bir kısmı Şii (Caferi) olmuştur. Birtek Enel Haq inançlı Kakailer inançlarını korumuşlardır.