Ayhan Oğan erken öttü. Ancak Erdoğan bu açıklamayı, adeta perçinledi.
AKP MKYK e.üyesi Ayhan Oğan bir tv' nin tartışma programında şunları söyledi: "Biz 15 Temmuz'da çok büyük bir şey yaptık. Halk bir devrim yaptı, vesayet sistemini bitirdik.
Şimdi biz yeni bir devlet kuruyoruz. Beğenin, beğenmeyin bu yeni devletin kurucusu lideri Tayyip Erdoğan'dır.
Antalya'da 13 Ağustos günü AKP İl Danışma toplantısında konuşan Erdoğan:"Artık parlamenter demokrasi yok. Artık yüzde 34 ile seçim kazanmak yok. Yüzde 50+1 alacaksınız en az. Buna hazır mıyız?" Diyerek aklından geçenlerin Ayhan Oğan'ın söyledikleriyle örtüştüğü bir kez daha görüldü...
Türkiye olağanüstü bir süreçten geçerken, Erdoğan'ın kafasındaki "tek adam" yönetimi hızla devre sokulmaktadır.
Şimdi yeni cemaat ve tarikatların desteğindeki İmam-Hatip kadrolaşması tüm ülkeyi teslim alma noktasına geldi...
Milli Eğitim son 15 yıldır zaten AKP kadrolarının yazboz tahtası haline getirildi. Milli Eğitim'deki son hamle gerçek düşüncelerini bir kez daha gözler önüne serdi.
MEB'nin ENSAR VAKFI ile 24.07.17 tarihinde imzalanan protokole ilişkin çıkan haberlerde; bu protokol sayesinde Ensar Vakfı’nın okullarda öğrencilere yönelik olarak sanatsal, sportif, sosyal, kültürel, bilimsel ve teknolojik gelişimi desteklemeye yönelik eğitim, seminer, proje, gezi, kitap okuma, yarışma, kamp, yaz okulu adı altında etkinlikler düzenleyebilmesine olanak sağlandığı, ortaya kondu.
Ancak protokol bununla da sınırlı kalmadı.
İŞTE PROTOKOLÜN KAMUOYUNDAN GİZLENEN MADDELERİ:
- Vakıf tarafından öğrenciler gezilere ve kamplara götürülebilecek. Bu etkinliklerin güzergahı ise muamma. Yani öğrencilerin ‘gezi’ adı altında tarikat yuvalarına, ‘kamp’ adı altında da cemaatlerin eğitim kamplarına götürülmesi mümkün olacak.
- Vakıf isterse, eğitimleri kendisi tarafından belirlenen mekânlarda yapabilecek. Yani Ensar Vakfı, çağdaş olduğuna dair takiye yapmaya ihtiyaç duymazsa, öğrencileri tarikat yuvalarına bile sokabilecek.
- Kitap okuma etkinliği adı altında öğrencilerin hangi ‘eserlere’ mecbur bırakılacağı meçhul. Yani Fetullah Gülen tarafından henüz ‘kandırılmadan’ önce okullara Said-i Nursi’yi sokma gayretindeki AKP, bu protokolle birçok şeyhin çağdışı kitaplarını çocuklara dayatabilecek.
- Bakanlık bünyesindeki Halk Eğitim Müdürlükleri, vakfın protokol kapsamında düzenleyeceği gezi, kamp, eğitim, yarışma gibi etkinliklere katılım sağlanmasına çalışacak. Yani Bakanlık, vakfa devlet okullarında faaliyet alanı sağlamakla yetinmeyip, bu faaliyetlere öğrencilerin katılması konusunda da elinden geleni yapacak.
-Vakıf ile Bakanlık, ortaklaşa belirledikleri kulüpleri liselerde kuracaklar. Hangi ihtiyaca cevaben protokole koyulduğu belirsiz olan bu madde, okullarda bu kulüplere katılan ve katılmayan öğrenciler arasında bir ayrıma neden olacak.
-Protokol, tarafların uzlaşmaları ile sonlandırılabilecek. MEB, önceki protokollerinde (TÜRGEV ile yapılan protokol dâhil) tek taraflı fesih yetkisi almıştı. Burada, Ensar Vakfı’nın isteği olmadan protokol sonlandırılamayacak.
-Geçerlilik süresi 5 yıl olarak lanse edilen protokol, fiilen 10 yıllık. 5 yılın sonunda yenilenmemesi halinde bir 5 yıl daha devam edecek.
-Bu etkinlikler kapsamında vakıf çalışanlarına MEB para ödeyecek. Yani öğretmenlerin, yaşam şartlarının iyileştirilmesine ve özlük haklarının korunmasına dair her türlü talebini “bütçe kısıtlılığı” gerekçesiyle geri çeviren Bakanlık, devletin parasını vakfa aktaracak.
M.K. ATATÜRK’ün savaş meydanlarında kazanarak kurduğu devlet ters yüz edilirken, Kemalist düşünce ve laiklik yok edilirken; yerine cihat eğitimi ve şeriat yasaları yaşama geçirilmeye çalışılıyor.
TBMM Eğitim Kom. Üyesi AKP İstanbul Milletvekili Hamdi Çamlı :" Namaz dinin direğiyse cihat çadırdır. Direksiz çadır bir işe yaramaz. Cihat bilmeyen çocuğa matematik öğretmenin faydası yok."diyebiliyor.
MEB'e göre " laiklik ahlaki yozlaşma sebebidir."
Devletin her kademesine sızmış bir cemaat ( FETÖ) sözüm ona tasfiye edilirken, şimdi başka tarikatlara devletin bütün kapıları sonuna kadar açılıyor.
Tüm bunlar yaşanırken toplumda,medyada ufak tefek cılız tepkilerin dışında bir haykırış yok.! İşin garibi tüm bunlar yaşanırken CHP'den ciddi bir tepki yok.
CHP her şeyi bırakmış, kongre süreciyle uğraşıyor, adalet kurultayı yapmaya hazırlanıyor. Bazıları belediye başkanı olmayı, ülkenin karanlığa sürüklenmesinden daha önemli görüyor.
Kimsenin aklına cumhuriyet değerlerine inanmış; STÖ, sendikalar, dernekler demokratik haklarını kullanmak ve bu yapılan yanlışlardan dönülmesi için MEB' nin önünde büyük kitlesel eylemler yapmak gelmiyor. Önümüzdeki süreçte bir ağırlığı kalmayacak TBMM'de, CHP Milletvekillerinin sürekli genel kurul salonunda oturarak gündem oluşturmaları sağlanmıyor.
"Sakın kapıyı aralık bırakmayın, farkına varmadan, ardına kadar açılır."
Atatürk bunları çok öncelerden görmüş ve uyarmış...
Kapı ardına kadar açılmış, tüm değer tek tek yok ediliyor.
Atatürk'ün ölümünün ardından hız alan karşı devrim, AKP İktidarı döneminde zirveye ulaşıyor.
"Türkiye'de laiklik tehlikesi yoktur.","Tarikatlar zenginliğimizdir." diyen CHP yöneticilerinin kulakları çınlasın.
Bizler hala gaflet, dalalet ve ihanet içindeyiz..