Yaşam Haber - Haberin Merkezi
BARIŞTA YAŞAMAK
17-02-2020 15:07 343

BARIŞTA YAŞAMAK

 

 

Barışın olduğu temiz bir çevrede yaşamak üçüncü kuşak haklardan kabul edilir.

      Yani her vatandaşın devletinden barışçıl, güvenli ve temiz bir ortam talep etmesi doğal bir hak kabul edilir.

Ama bizde savaşlara karşı çıkmak devletçe suç, birçok vatandaşa göre ise hıyanet kabul edilir!

Şahadet kavramı, sürekli bir şiddetin kutsanmasında araçsallaştırılır...

Savaş bölgesinde donarak ölmüş kimliği belirsiz beş yaşında çocuk cesedi haberlerini okuyoruz...

        Dışarıda durum bu; içerde ise henüz 15 Temmuz darbe girişiminin travmasını atlatmadan bir başka darbe ihtimali konuşuluyor.

        Sahi, mevcut tek adamlık sistemi darbe ihtimallerini ortadan kaldırmak amacıyla getirilmemiş miydi?!

Bir diğer konu;

       Herkesin insanca bir hayat standardına sahip olması, Türkiye’nin de 1961 anayasasından beri kabul ettiği sosyal bir haktır.

       Ama insanlarımız, geçim sıkıntısından dolayı kendilerini yakarak veya kamyonuna asarak, bir şekilde hayatlarına son veriyorlar...

En kötüsü ise ne biliyor musunuz?

Toplumun bunların farkında bile olmaması..!

***************

Darbe ihtimali….!

 

Barışın olduğu temiz bir çevrede yaşamak üçüncü kuşak haklardan kabul edilir.

Yani her vatandaşın devletinden barışçıl, güvenli ve temiz bir ortam talep etmesi doğal bir hak kabul edilir.

Ama bizde savaşlara karşı çıkmak devletçe suç, birçok vatandaşa göre ise hıyanet kabul edilir!

Şahadet kavramı, sürekli bir şiddetin kutsanmasında araçsallaştırılır...

Savaş bölgesinde donarak ölmüş kimliği belirsiz beş yaşında çocuk cesedi haberlerini okuyoruz...

Dışarıda durum bu; içerde ise henüz 15 Temmuz darbe girişiminin travmasını atlatmadan bir başka darbe ihtimali konuşuluyor.

Sahi, mevcut tek adamlık sistemi darbe ihtimallerini ortadan kaldırmak amacıyla getirilmemiş miydi?!

Bir diğer konu;

Herkesin insanca bir hayat standardına sahip olması, Türkiye’nin de 1961 anayasasından beri kabul ettiği sosyal bir haktır.

Ama insanlarımız, geçim sıkıntısından dolayı kendilerini yakarak veya kamyonuna asarak, bir şekilde hayatlarına son veriyorlar...

En kötüsü ise ne biliyor musunuz?

Toplumun bunların farkında bile olmaması..!

***************

Sahi sizce Türkiye, Suriye’de tam olarak ne yapmak istiyor?

 

       Girdiği toprakları kendi topraklarına katmayı düşünüyor olabilir mi; bugünün dünyasında bu mümkün mü sizce?

 Bu soruya kendileri de hayır diyorlar; bizim kimsenin toprağında gözümüz yok diyorlar.

Hadi inandık diyelim...

      Peki, eninde sonunda çıkmak zorunda olduğu topraklara girmek için niçin bu kadar ısrarcılar acaba?

Türkiye, tam olarak ne yapmak istiyor olabilir o topraklarda?

       Bizim bile sonucun hüsran olacağını gayet net görebildiğimiz bu macerayı dışişleri, genelkurmay, hükümet, kısaca koca devlet nasıl göremez?

Kimse bana ne demesin; bakın bu öyle bir ateş ki, Allah göstermesin ama kısa zamanda hepimize sıçrayabilir...

**************

Palavracı

 

        Adalet Bakanlığının verilerine göre ceza evlerinde hala 780 bebek, 3000’e yakın da çocuk bulunuyormuş.

Durum bu...

Şimdilik dini, imanı, vicdanı da bir tarafa bırakıp yalnızca yürürlükteki yasalara bakalım.

      5275 sayılı yasanın 16/4. maddesi aynen şöyle diyor: “Hapis cezasının infazı, gebe olan veya doğurduğu tarihten itibaren altı ay geçmemiş bulunan kadınlar hakkında geri bırakılır.”

         Hani hep deriz ya; bir gemide bir masum, 99 suçlu varsa o masum hatırına o gemiye zarar verilmez.

Peki, anne karnındaki bebeğe, kucağındaki masuma, onca çocuğa ne dersiniz?

Bu bebe ve çocuklar hangi suçtan içerdeler?

       Hayır hayır, bunlar ne İslamcı, ne sağcı, ne de solcu; yalnızca hiçbir doğru pratiği olmayan; hamaset ve slogan üreten palavracı..!

Top