Yaşam Haber - Haberin Merkezi
SEÇİM VE SONRASI
01-06-2018 14:16 708

SEÇİM VE SONRASI

 

 

     24 Haziran 2018 tarihinde yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili erken genel seçimine 25 gün gibi kısa bir süre kalırken, HDP nin Tutuklu Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş dışında siyasi parti ve Cumhurbaşkanı adayları alanda propaganda kampanyalarını tam hızla sürdürüyorlar.

         Türkiye seçim tarihinde belki de en ilginç seçim olarak toplumsal hafızamızda iz bırakacak 24 Haziran seçimleri sonucu itibariyle de uzun süre tartışma konusu olmaktan kurtulmayacaktır. Şimdiden görülmeye başlayan emarelerle seçim güvenliği, eşitliği ve demokratikliği açısından da dünyada benzerine az rastlanan bir örnek olarak gerçekleşmektedir.

        Böylesine keyfi kurallara dayandırılmış, başından sonuna kadar adeta bir tek partinin ve adayının kazanması için kurgulanmış bir seçimi demokratik hiç bir ülkede görmenin imkânı yoktur.

          Muhalefete biçilen rol adeta bu seçimin meşrulaştırılması ile sınırlı olması istenmiştir. İktidar bloğunun seçimle ilgili hazırladığı yasal düzenlemelerden bu gerçeği anlamak mümkündür.  Gerek şahsa münhasır ittifak düzenlemeleri, gerekse mühürlü mühürsüz oy pusulaları, seçim güvenliğiyle ilgili sandık kural ve düzenlemeleri, seçim öncesinden arzu edilen bölgelerde sandıkların YSK kararlarıyla taşınarak oy kullanma hakkının zorlaştırılması gibi keyfi uygulamaların yoğunlaştırılması, eşit, demokratik bir seçimin yapılma olasılığını iyice zayıflatmaktadır.

         Şimdiden nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın ileride uzun süre tartışma konusu olacak 24 Haziran seçimleri meşruiyeti bakımından da sorgulanacaktır.

         Yüksek Seçim Kurulu tarafından Cumhurbaşkanı adayı olarak onaylanan HDP Adayı Selahattin Demir taş’ın bir buçuk yıla yakın bir süredir cezaevinde tutuklu bulunması, Bütün adaylar alanlarda serbest propaganda ve tanıtım haklarını kullanırken….

         HDP adayının bu hak tan yoksun bırakılması, İktidar bloğu görsel ve işitsel basın yayın olanaklarını sınırsız kullanırken, muhalefetin özellikle HDP adayının bu haktan tamamen yoksun bırakılması seçim ve propaganda hakkının eşit kulanım ilkesi açısından izahı bulunmamaktadır. 

        Kamu İmkânlarının kullanımı noktasında da aleni, haksız, izahı imkânsız icraatlar yaşanmaktadır.        İktidar parti ve adayı kamu olanaklarını adil olmayan bir biçimde sınırsız kullanırken, muhalefetin bu imkânlardan açıkça mahrum bırakılmasının yol açacağı tartışmaların ardı arkası kesilmeyecektir.

         Seçime giderken gerek iktidar gerekse muhalefetin toplumun beklentilerini karşılayacak bir dil ve söylem geliştiremediğini söylemek mümkündür. 16 yıldır iktidarda bulunan Ak partinin 16 yılda gerçekleştirmesi gereken vaatleri bugün gelecek için yeniden dilendirmeye çalışması inandırıcılıktan uzak olduğu kadar siyaset felsefesiyle de bağdaşması mümkün değildir.

        Benzer yetmezlik muhalefet için de geçerli olduğunu düşünüyorum. Klasik söylemler dışında geleceğe ilişkin yeni bir mesaj ve hikâye önermeyen söylemler kitleler tarafından duyurucu görülmediği gibi heyecan yaratmaktan da uzak kalmaktadır.

       On altı yıllık tek parti iktidarında ciddi bir travma sorunu yaşayan toplumsal kesimleri rehabilite etkisi taşımayan, ben daha iyisini yaparım biçimindeki soyut vaatlerin negatif etkisini kamuoyu araştırma şirketlerinin anketlerine de yansımaktadır.

 İktidara yönelik yorgunluk ve bıkkınlık durumu doğrudan muhalefete sinerji olarak yansımamaktadır.

       Sonuç olarak mevcut iktidarın seçimlerden başarılı çıkması durumunda mevcut otoktratik yönetim anlayışının daha da belirginleşeceğini ön görmekle beraber,  başarılı olması durumunda nasıl bir rahatlama olacağı konusunda muhalefetten toplumsal bir beklentinin olduğunu söylemekte fayda var.

Top