Yaşam Haber - Haberin Merkezi
?Hukuk ve demokrasi yoksa adalet de olamaz.?
25-11-2018 17:53 459

?Hukuk ve demokrasi yoksa adalet de olamaz.?

 

 

“Mekke’deki Kâbe imamı Şeyh Abdülrahman el-Sudais geçen Cuma hutbesinde “Allah’ın her yüzyılda Müslümanlara doğruyu göstermek üzere bir Müçtehit gönderdiğini, bu yüz yılda Allah’ın gönderdiği Müçtehid’in Prens bin Selman olduğunu!” söyledi. (NYY)

Sürpriz değil çünkü Müslümanları medeniyet öncülüğünden geri kalmışlığa, sefil ve zelil duruma düşüren ikili kafa hastalığı devam ediyor: İstibdat ve inkıyat (boyun eğme)

Merhum Kaşikcı’ nin katillerini bunlar yargılayacak! Hayır, hukuk ve demokrasi yoksa adalet de olamaz.”

Taha AKYOL (TWİTTER)

***************

Alaaddin Hilci,

 

14. yüzyıl Hindistan yöneticilerinden Alaaddin Hilci, vergileri arttırmak ister. Zamanın Şeyhülislamlık makamı, bu isteğin mülkiyet haklarına aykırı olduğu gerekçesiyle karşı çıkar. Hilci’nin buna tepkisi şöyle olur: “Yahu, ne zaman iktidarımı sağlam temellere oturtmaya çalışsam, bana bunun Şeriat hükümlerine zıt olduğu söylenir.”

Bahtsız Hilci... Tam 6 yüz yıl sonra bugün Türkiye’yi yönetiyor olsaydı kim bilir ne kadar mutlu olacaktı. Ne de olsa ne karışan olacaktı, ne de kendisini sınırlama gücüne sahip sahici bir kanun.

Şeriatçılar mı dediniz?

Onların hepsi şimdi Hilci’ci..!

*****************

Rivayetler

 

Bu gördüğünüz bir Ermeni kilisesi; Hrant Dink’in doğduğu eve birkaç yüz metre ötede...

Malatya’da bundan hala bir kaç tane duruyor. Sanırım bu hala ayakta durabilenlerin en büyüğü...

        “Ermenilerin olmadığı bir yerde bu kiliseler nasıl var olmuşlar?” derseniz, doğrusu ben de bilmiyorum. Ancak konu hakkında birkaç rivayeti sizinle paylaşabilirim:

Rivayet I.

       Rivayet olunur ki, bir zamanlar burada Ermeniler yaşarlarmış, işte bu kiliseleri de o Ermeniler yapmış. Ancak atalarımız bir sabah uyandıklarında birden ne görsünler; kiliseler yerlerinde duruyor ama Ermeniler yok olmuş! Yer yarıldı da içine mi girdiler, göğe mi uçtular, yoksa buharlaştılar mı? Bu konuda kimsenin bir fikri yok..!

Rivayet II.

     İkinci rivayet ise şöyle: aslında Ermeni mermeni diye bir şey yok, burada da hiç yaşamamışlar zaten, hepsi uydurma...

      Olay şöyleymiş: Atalarımız bir sabah uyandıklarında birden bakmışlar ki; aman Allah ım, ne görsünler, kendiliğinden patır patır bitivermiş kiliseler..! Kim yapmış, kim etmiş, nasıl olmuş hiç kimse bilmiyor; tam bir sır..!

Rivayet III.

     Bir diğer rivayete göre ise; Ermeniler geçmişte burada yaşadıkları gibi aslında hala aramızda yaşamaya devam edenler de varmış. Ancak bunlar bize olan saygılarından dolayı “affedersiniz, biz Ermeni yiz ” diyemiyorlarmış. Aynı şekilde biz yanlış anlamayalım diye gelip kilisede ibadetlerini de yapmıyorlarmış..!

Evet, rivayetler böyle, ama bence yine de siz siz olun bu tür muzır işlere hiç takmayın; ne olacak, önü sonu rivayet işte..!

 

İslam hukuku alanında da çalışmaları olan Joseph Schacht, çevre ve kültürün, düşünce, inanç ve inançsal tutum üzerindeki etkisinden söz ederken, çöl şartlarının Bedevi’ler üzerindeki etkisi hakkında şöyle der:

Çöl şartları, nesilden nesile devam eden katı gelenekçiliği doğurur. Arapların, atalarından kalan geleneği dokunulmaz gören katı ve sert mizaçlarının nedeni de bu çevresel faktörlerdir. Bu kültürde gelenek, adeta bir “atalar dinine” dönüşür.

İşte Bedevi (Arap) mizacı üzerinde katı ve tutucu etkiye neden olan bu faktörler, aynı şekilde Sünnetin de kısa süre içinde, tartışılamaz ve yorumlanamaz yeni bir “atalar dinine” dönüşmesini sağlamıştır, der.

Rivayet I.

       Rivayet olunur ki, bir zamanlar burada Ermeniler yaşarlarmış, işte bu kiliseleri de o Ermeniler yapmış. Ancak atalarımız bir sabah uyandıklarında birden ne görsünler; kiliseler yerlerinde duruyor ama Ermeniler yok olmuş! Yer yarıldı da içine mi girdiler, göğe mi uçtular, yoksa buharlaştılar mı? Bu konuda kimsenin bir fikri yok..!

Rivayet II.

     İkinci rivayet ise şöyle: aslında Ermeni mermeni diye bir şey yok, burada da hiç yaşamamışlar zaten, hepsi uydurma...

      Olay şöyleymiş: Atalarımız bir sabah uyandıklarında birden bakmışlar ki; aman Allah ım, ne görsünler, kendiliğinden patır patır bitivermiş kiliseler..! Kim yapmış, kim etmiş, nasıl olmuş hiç kimse bilmiyor; tam bir sır..!

Rivayet III.

     Bir diğer rivayete göre ise; Ermeniler geçmişte burada yaşadıkları gibi aslında hala aramızda yaşamaya devam edenler de varmış. Ancak bunlar bize olan saygılarından dolayı “affedersiniz, biz Ermeni yiz ” diyemiyorlarmış. Aynı şekilde biz yanlış anlamayalım diye gelip kilisede ibadetlerini de yapmıyorlarmış..!

Evet, rivayetler böyle, ama bence yine de siz siz olun bu tür muzır işlere hiç takmayın; ne olacak, önü sonu rivayet işte..!

 

İslam hukuku alanında da çalışmaları olan Joseph Schacht, çevre ve kültürün, düşünce, inanç ve inançsal tutum üzerindeki etkisinden söz ederken, çöl şartlarının Bedevi’ler üzerindeki etkisi hakkında şöyle der:

Çöl şartları, nesilden nesile devam eden katı gelenekçiliği doğurur. Arapların, atalarından kalan geleneği dokunulmaz gören katı ve sert mizaçlarının nedeni de bu çevresel faktörlerdir. Bu kültürde gelenek, adeta bir “atalar dinine” dönüşür.

İşte Bedevi (Arap) mizacı üzerinde katı ve tutucu etkiye neden olan bu faktörler, aynı şekilde Sünnetin de kısa süre içinde, tartışılamaz ve yorumlanamaz yeni bir “atalar dinine” dönüşmesini sağlamıştır, der.

Top