Yaşam Haber - Haberin Merkezi
BEKÇİLER
21-06-2020 14:31 348

BEKÇİLER

 

 

 Verilen yetkilere bakınca verilen unvana “ Bekçi” demek çok ayıp kaçıyor!

         Öyle yetkilerle donatılacaksın, sonra benim gibi kaba saba bir adam “ Hey bekçi” falan diyerek çağıracak!

Olmaz!

Derhal işin aslına uygun bir unvan verilmeli!

Hani benimkim öneridir, yoksa çok iyi biliyorum ki ben bunlara “ İpek kumaş” deyin desem, Vallahi bana inat “ Sümer bezi” diye çağırırlar!

Şimdi yeni bir yetki verilmiş!

Ne kadar doğru bilmiyorum, sosyal medya yalancısıyım!

“ Bekçiler, bundan böyle tek yaşayan kadınları da gözetleyeceklermiş!”

Yani namus bekçiliği yapacaklarmış!

Bence müthiş ve en önemli, yerinde bir görevlendirme!

Öyle ya, bekçi dediğin mahallenin girdi çıktısında haberi olacak, yoksa ne kıymeti kalır bu işin?

Düşün Ayla Hanım eşinden ayrılmış ve tek yaşıyor!

Eh bunu duyan zampara kesim hiç rahat durur mu?

Mahalleyi yürüyüş bahanesi ile dikizleme caddesine çevirecekler ve Ayla Hanım evinin balkonuna çıkamayacak!

İşte burada bekçilerimiz devreye girecek!

Öyle önüne bakmadan boynu balkondan yana tutulan Şeyhmus efendiyi çevirecekler!

-Ne gez iyon lan?

Ağabey, falan filan!

-Başlarım lan senin abiye!

Pardon bekçi bey!

-Ulan yamuk çanak, benim adım bekçi değil, bana amirim diyeceksin!

Peki amirim!

-Ha şöyle, şimdi defol ve burayı terk et, bir daha bu mahallede yürürsen, bacaklarını kırarım!

Eh, Ayla Hanım balkondadır ve sinir küpüdür “ Ayol, bu günleri de gördük, hey bekçi misin, memur musun, her neyse ne karışıyorsun gidip gelene?

Tabi bu durumda balkona da bir fırça vardır ve o konuda da yetkilendirilmişler!

“ kapat çeneni kadın ve derhal balkonu terk et!”

Eskiden de mahalle bekçileri vardı ve mahallenin namusu onlardan sorulurdu!

Tabi mahalleyi sel götürürdü ama nedense son duyan, hatta hiç duymayan bekçiydi!

Gitmişlerdi!

Yine geldiler!

Hem de ne geliş!

Üst arayacak, kimlik soracak, kelepçe takacak,

bu kadar işten sonra bir de mahalledeki bekar kadınlara göz kulak olacak!

Bu kadar yetki Vallahi Trumptan bile yok!

Bir eyalet polisi koca Amerika başkanına “ kapa çeneni” dedi!

Sizin yüreğiniz yetiyorsa bizim bekçilere öyle bir söz söyleyin bakim!

Eğer gidip “ örgüt üyeliğinden” dokuz yıl yatmazsanız namerdim!

Tüm bu yetkilerden sonra, son bir halsizlik yapıp bir isim daha öneriyim!

Onlara “ Süpermen” deyin!

Ruh okşayıcı bir isim!

Yani mahalle Süpermeni!

*********************

AYASOFYA

 

 Bildim bileli ibadete açacaklar!

       Bunlara kanıp nasıl bir boşluğa düştümse, ağzımdan bir kere çıktı “ Ayasofya ibadete açılmadan namaz kılmam” diye!

Bu gidişle açılmayacak ve ben öteki tarafa “ murt” gideceğim!

Günahı açmayanların boynuna!

Çünkü biliyorum ki açmazlar, açamazlar!

Tüm siyasi güvenirliliğini yitiren bir iktidarın elinde kalan son çırpınıştır!

Türban, “ başörtülü bacım, camide içki içtiler!”

Hepsi geride kaldı!

Şam’da bir cuma namazını bile beceremedik!

Eldeki son çırpınışımız Ayasofya!

Avrupa’ya gidin bakın, kiliseden çok cami var!

Ya bizde?

Kilise duvarları sevgiliye kazınan aşk sözleri ile dolu!

Mert ile Gamze’nin baş harfleri en derin oraya kazınmıştır!

İç mekânı görmesen de olur!

İflas etmiş tekel bayisi gibidir ve orada her tarihin içki şişesini rahatlıkla bulursunuz!

      Bu içki şişeleri koleksiyonuna meraklı bir arkadaşım vardı ve Abdülhamit döneminde kalma olanını bir türlü bulamıyordu!

“Git eski kiliseleri dolaş bulursun” dedim!

Adam uğradığı ilk kilisede eliyle koymuş gibi buldu!

        Sonra ulu orta gezip benim ne kadar zeki bir insan olduğumu eşe dosta anlatsa da beni tanıyanlar bunu yemedi! Hata kimileri “ bırak o salağı, kendisi koymuştur oraya” diyerek zekâ kırıntısıyla alakam olmadığını karşı yanıt olarak verdiler!

Ama şuna inanmışımdır! Bu ülkede az buçuk zeki doğarsınız ve aptal olarak ölürsünüz!

Çünkü algılarınıza anında el koyarlar ve siz dolap beygiri gibi bunların etrafında dönersiniz!

        Yorulunca gaz çıkarırsınız ve bu size dinlenmek olarak dönmez, kıça bir çubuk yer, dönmeye devam edersiniz!

Ayasofya açılacak diye abdest tazelemekten bir hal oldum!

Yaş atmış ve artık musluklar da sıkıntı başladı!

Hata musluğun bulunduğu kapıyı da çoğu kez unutup açıkta bıraktığımız da oluyor!

        Bereket ki artık ayıptan saymıyorlar ve sadece “ bugün pazar, dükkânlar kapalı değil mi?” diye ince bir uyarıyla hemen aşağıya bakıyorsunuz ama bu işte nasibini fermuarcılar alıyor “ şerefsizler çakma fermuar üretmişlerdir ve ilk çekişte bozulmuştur” sonra bir “ cart” musluk o anda kapalı kapılar ardına çekilmiştir! Orada ufak ufak damlasa da sıcak havalarda güneşe, yağmurlu havada buluta karıştırdığınızda kimse farkına varmaz!

Tıpkı Ayasofya gibi!

Zor zamanlarda hem bulutlu, hem güneşlidir!

******************

ARKADAŞ

 

 O kadar yazıyoruz, çiziyoruz hala anlamadın mı?

      Çıkmış, “ bilmem güreşçinin diploması yokmuş da, atandığı görevden ne anlarmış da” falan, filan!

Canım kardeşim!

Daha doğrusu uyuyan kardeşim!

Yeni bir düzen kuruldu, haberin yok her halde!

Bu düzende bir yere atanman için diploma gerekmiyor!

      Şimdi diploması olmayan Hamza Yerlikayanın yerine dokuz dil bilen ve bir tomar diploması olan atansaydı bir şey mi değişecekti?

Bak kardeşim, bu yeni düzende atamalar teferruattır!

Aslolan Başkandır, ya da halk deyimiyle Reistir!

Gerisi Hamza, Ahmet hiç fark etmez!

      Atamalarda kriterin ne olduğunu bilmiyorsan bir daha söyleyeyim ve sen de bu derse çalış, bir de bakarsın ki rüyanda görmediğin darı ambarına düşmüşsün!

         Bir kere namaz ve niyazında boşluk yaratmayacaksın ve otuz iki farzı da bülbül gibi saydın mı mesele tamamdır!

Bakın bir sağlık Bakanımız var! Çabalayıp didiniyor!

Ama “ artık Cuma namazları serbesttir” diyen kim?

Hata lokantalar, kahveler “ hamdolsun artık açık” diyen kim?

İşte böyle, benim kafasını kuma gömen kardeşim!

Hiç bir işe yaramıyorsun bari sus!

Bak!

         Yıllar önce “ günün birinde bu köyün akıl danışanımız ahan bu Hasan olacak!” dediğinde hepimiz kızmıştık! Parantez açayım, o Hasan ben değilim, sadece isim benzerliği ve bizim köyde Hasan sayısı suyunu çekince ben ve o kaldık, biri birimize karışmayalım diye bana “ Büyük Hasan” ona da “ Küçük Hasan” deseler de asıl büyük odur ve gerçekten onsuz hiç bir akıl fikir yürütme şansımız yok!

Psikolojik bir açmazın içindeki Küçük Hasan,

“Bu sene patates ekeceğim” diye tutturdu!

Ama kimse gidip tarlasını sürmedi!

        En son şansını birinde denemek istedi! Adam Hasan’ın bu iş için geldiğini sezince annesine “ bu deli şimdi başıma bela olacak, sen bir kavga çıkar ve traktör benim de, ben de annemi ikna et” derim!

Plan aynı işler ve Hasan bu sahte kavgayı bir süre izler, sonra ayağa kalkar “ devir yalan ve fırıldağa dönmüş, kalsın patates ekmiyorum!”

Eh işte!

Dünya bu hale geldi!

Hamza pehlivan bankalarımızı güreştirip bizi dünya bankalar şampiyonu yapacak diye oraya getirilmedi!

Anla kardeşim düzen değişti!

Siz başpehlivana bakın!

Diğerleri sadece mindere çıkar!

Kim yenilir, kim kazanır sana ne?

Top