Yaşam Haber - Haberin Merkezi
GERÇEKTEN UTANIYORUM
04-02-2019 14:16 456

GERÇEKTEN UTANIYORUM

 

 

Dün Sokrates’in yaşamına dair, kısa bir alıntı paylaşmıştım!

      Uğradığı iftiradan dolayı ölüm fermanı imzalanmış ve sonuçta baldıran zehiri içerek yaşamına son vermiştir!.

      Sokrates, en ağır yükün cehalet olduğunu söyler ve cahilin her zaman kötü tarafta olduğunu söyler!

Kötü tarafta olanın dili de kötüdür! Bir gün karısı ona “ Senin hakkında kötü şeyler söylüyorlar” der!

Sokrates’in yanıtı kısa ve nettir: “Demek ki, iyi sözleri yok!” der ve umursamadan geçer!

Politikacı diye bir şekilde makam işgal ederek güya ülke siyasetine yön verecekler!

Tabi bu ülkede oralara nasıl gelinir hepimiz iyi biliriz!

      Eğer elinizde din ve Milliyetçilik diye iki önemli argüman varsa, sorun yoktur! Oradan yürüyüp makam mevkilere ulaşmak bir bardak sudur!

     Zamanla arkanız sağlam, enseniz hatırı sayılır şekilde kalınlaşır ve siz bu iki argümana sahipseniz, nara atıp küfretmek gibi bir hakka da sahip oluyorsunuz! Çünkü gelirken torbanızda zaten iyi söz yoktu!

       Tabi ki gelinen makamda ara sıra dönüp torbaya bakmak gerekiyor ve içindekini çıkarıp savurduğunuz da, muhataplarına denk gelen küfür ve kötü sözdür!

Evet!

Gerçekten utanıyorum!

Yaşını başını almış bu siyasetçilerin ağzından çıkanı duyunca yüzüm kızarıyor!

Bunlar, evlerimiz de küçük yaşta çocuklarımızın olduğunu hiç mi düşünmezler?

Bu ağızla ne kadar kötü örnek olduklarını hiç mi bilmezler?

    Dahası küfür ettikleri ve yaşını başını alan kişinin, çocukları, torunları olduğunu hiç mi düşünmezler?

Çıkıp diyebilirsiniz “Kardeşim sen de başka bir kanala zapla” diye!

Onu da deniyorsunuz!

Ama yok!

Tüm kanallar tek ağız ve tek görüntü!.

Üstelik bu sözlerin tonunu en yüksek mikrofondan vererek!.

     Yeri gelince burada Kılıçdaroğlunu ve partisini en sert şekilde eleştiriyorum!.Bu siyaseten ve kendime göre olan doğrularımdandır!.

       Ama Kılıçdaroğlu’na böylesi bir dille ve üstelik, hiç bir zaman tasvip edilmeyecek bir dille saldırmak, siyasetten öte çok kabacadır!.

Bu dil, ülke insanını duygusal kopuşa sürükler!

Nitekim görüntüler de öyle!.

     Bakın beyler, bu ülke insanı hala okumayan ve üç adım ötesi pek umurunda olmayan bir çıkmazla boğuşuyor!.

      Yani kısacası, bu dil toplumun içine pimi çekilmiş bomba bırakmaktır ve nerede nasıl patlayacağı belli olmaz!

      Birilerine küfür edip duracağınıza, çıkın tarım ülkesi olarak bilinen bu ülkede vatandaşın neden on liraya soğan yemeye çalıştığına kafa yorun!.Bozkıra kesmiş dağlarında neden hayvancılık yapmayıp, et ithal ettiğinize bakın!

Hele buğday!

Soframızdaki ekmek; neden ithal ettiğinizi söyleyin!

Demek ki, söyleyecek hiç bir iyi şeyiniz kalmamış!

Geriye ne kaldı?

Kötü söz!.

Siz söyledikçe yüzüm kızarıyor!

MEMLEKETİN HALLERİ

 

Dört gündür ağır bir gribal enfeksiyonun sonuna geldik!

Tabi ne doktora, ne de üfürükçüye gittim;

       Dahası bilmesin diye anama da haber vermedim; çünkü nazar değdi diye herkesi seferber edip, kurşun döktürecekti!

      Bu mereti atlatmada en büyük pay evdeki tarhana çorbasıydı, kısacası şiddetle öneririm;

İnanın ölüyü diriltecek cinsten!

Şöyle biraz kendime gelince çarşı pazar gezeyim dedim!

       Her yerde işler durma noktasında ve sebzeye yaklaşmak mümkün değil, tabiri caizse el yakıyor!

Bir işletmeci arkadaş arıyor “ Gel bir kahve içelim” diye.

     Gidiyorum, eski tanıdığım yüz bir kaç yaş birden gitmiş ve hoş beşe kalmadan soruyorum “ Ne bu hal?” diye.

     “Hele bi otur” diyor ve oturup sohbete başlıyoruz. “ İflas ettim, şu an tüm servetim şu üzerimde gördüğün ceket.”

Ne diyeceğimi şaşırıyorum, yüzlerce çalışanı olan bir marka!

Sonra ortak tanıdığımız bir kaç kişiyi daha sayıyor...

Hepsi bitmiş!

Ayrılıp, Malatya’nın sokaklarına dalıyorum!

Asıl gündem ne biliyor musunuz?

Hıncal Uluç!

Fener Malatya maçında, Malatyalı topçuya “ Sahtekâr” demiş!

Kahvehane de, sokakta konuşulan tek mevzu bu!

Sonra anladım ki, sadece iş alanında değil; beyin alanında da iflas etmişiz!

Sonra çıkıp onlarca anket yapıyoruz “ Seçimi kim kazanacak” diye!

Şimdiden peşin söyleyeyim “ Halk kazanacak.”

Çünkü halk yirmi beş kuruşluk poşete isyan ediyor diye yırtınanlar;

Siz halktan iyi mi biliyorsunuz? Yok, gidip on liraya çıkan soğana mı isyan etsinler?

Yani bu halk poşetle, soğan arasındaki farkı bilmiyor mu?

Yenmeyen bir şeye neden yirmi beş kuruş versin ki?

      Kısacası çok soğan sever biri olarak diyorum ki, keşke elli liraya çıksa! Hani toplu taşıma araçlarında şöyle bir derin nefesle hareket etsek!

Vallahi dün öyleydi!.

Hiç bir yerde soğan kokusu yoktu!

Hani içimden gelmiyor değil; şu soğana bir yasak gelse!

Tıpkı sigara gibi!

Evet, seçimi halk kazanacak!

Hıncal Uluç kaybedecek!

******************

CENNET

 

Bütün kutsal kitapların farklı yorumlarla iyilere vaat ettiği yerdir.

      Öyle ki buraya gitmek için yaşadığı dünyayı cehenneme çevirmek için gözünü kırpmadan yaşayan milyarlarca insan var ve ilginçtir bunların hepsi de fakir, ya da orta sınıf insanıdır! Çünkü egemenler “ Din” denilen inanmışlığı çok iyi kullanırlar ve buradan bu yığınları rahatlıkla kontrol ederler!

      Kızılderili şefin dediğini hepimiz biliriz “ Beyaz adam geldiğinde elimize bir kitap verdi ve bize okumamızı söyledi, aldık okuduk; gözlerimizi açtığımızda İncil bizim, topraklarımız onların elindeydi!”

         Dinlerin ortaya çıkması ile birlikte toplumsal algıların zaptı çok daha rahat olmuştur!.

Zahmetsiz ve getirisi en yüksek kazanç kapısıdır!.

Bunun son örneklerini maalesef ülkemizde de görüyoruz!

Gerçi her zaman öyleydi ama, son yıllarda farklı bir garipliğe evirildik!.

        Bir Bakan çıkıp mensubu olduğu partiye oy verilmesi halinde “Cennet için beraat” alınacağını söyleyebiliyor ve bu Bakan hakkında halkın dini duygularını kişisel emellerine alet etmekten dava bile açılmıyor!

     Hal böyle olunca hazretin söylediği onay gibi bir durum olarak ilgili zihinlere kabul gibi iletilmiş oluyor!

Siz bunu sıradan bir söz olarak algılaya durun!

Gerçek o değildir ve boşa ağızdan savrulmuş bir söz değildir!

         Büyük kitlelerce kabul görecek bir sözdür ve eline kutsal kitap alıp meydana çıkanların yaptığı ile hiç bir farkı yoktur!

Bunlar o kadar çok türedi ki...

      Birisi çıkıp “Eğer Nakşibendî tarikatının Xalidi kolundaysanız, sorgu melekleri size soru sormaz ve cennete gidersiniz” demişti ve o kişi yanmaz kefenden tutun, şeytan kovan terliğe kadar hepsini yüksek fiyatlarla pazarlayıp keseyi iyice şişirmişti!

       Fetullah Gülen’in ağlayarak nasıl din sattığını ve buradan devasa bir servete ulaştığını hepimiz biliriz!

Bu devasa servetle her yere sızmak çok kolaydı ve o da onu yaptı!

Bir tanesi de dün kendini Peygamber ilan etti!

Bence en masumu o!

Bu toplumda artık tırlatma sınırındayız!

İskender Efendi işaret fişeğini çaktı; bakalım ardında kimler gelecek?

Dini siyasetin içinden çekmezseniz olacağı budur!

Peki, çekerler mi?

Asla!

Çünkü öylesi bir durumda güneş görmüş kar gibi, ilk sıcakta eriyip giderler!

Top