Bu konuda meğer ne kadar da çok yanılmışım!
Üstelik sert eleştirilerde bulunarak, hatırı sayılır yazılarda yazmışım!
Sonra baktım ki düne kadar kimi medya kanalları bas bas bağırarak fikirlerini o kadar rahat söylüyorlar ki!
Tesadüfen zaplayıp karşılaştığım bu manzarada sonsuz bir düşünce ve pazarlama özgürlüğü vardı ve üstelik Müslüman mahallesinde!
Neler pazarlanmıyordu ki?
Bunlardan en ilginç olanı “ gergedan boynuzundan yapılan bir ilaçtı!”
“ Bir sefer kullanın, bilmem kaç kilometre yol gidin” gibi bir şeydi!
Sonra bir krem öneriliyordu ve on beş günde uzatmazsa, gelin üstünü tamamlarız” demedikleri kalmıştı!
Kısacası kanallarda alabildiğine bir özgürlük vardı ve herkes fikrini porno boyutuna yüceltmiş, rahatlıkla bu ülke insanının en meraklı yanına parmak basmıştı!
Hala bir kitap alacaksa kapağında şuhluk arayan bir millete tabii ki en büyük hizmet budur!
O şarlatanlar da biliyor ki cehalet ikliminde yaşıyorsanız aklınız hep göbek altıdır ve oradan sömürmek çok rahattır!
Sanırım bu kanallara sınırlama geldi ki şimdide başka bir sorunla karşı karşıyayız!
Size bir arkadaşlık isteği geliyor!
Bakıyorsunuz güzel bir kadın profili!
Ben şahsen bu tür profillerin isteğini kabul etmiyorum!
Profili inceliyorum, eğer ortak arkadaşlarım var ve şiir, edebiyatla ilgili biriyse evet!
Artık onun yolunu da bulmuşlar ve size bu ayakla geliyorlar!
Sonra bakıyorsunuz ki şiir, edebiyat bitmiş ve devreye sağlık kılıfı ile başka başka şeyler girmiş!
“Bizi arayın, mutlu geceler yaşayın!”
Olur!
Geçim sıkıntısı, işsizlik, zamlar ve üstelik dört yanımızla kavgaya tutulmuşken, tek eksiğimiz “ mutlu geceler!”
Yaşar, diye bir arkadaşım vardı! Bir ara “ psikoloğa gidiyorum, tedavi görüyorum” dedi!
-Hayırdır, neyin var, dedim?
-Ne bileyim, evdeki benden umudu kesince, son çare doktor önerdi!
-E, faydası oluyor mu?
-Vallahi doktora da aynısını söyledim, neşe ile yatağa gidiyorum, tam işler yoluna girecekken, aklıma borçlar ve kapıya dayanacak alacaklılar gelince her şey bitmekle kalmıyor, kan ter içinde sabahı dar ediyorum!”
Eh, bize fikir özgürlüğü batınca o güzelim kanallar da gitti!
Son günlerde bende acayip bir hafıza kaybı belirdi!
Bu sabah diş fırçası yerine, fırçalı saç tarağını ağzıma götürmüşüm, üstelik macun dökerek!
Bu durumu sayfamda paylaştım ama baktım ki en iyisi yine de benim!
Topluca sıyırmışız da haberimiz yok!
Bu kadar düşünce özgürlüğünde olacağı buydu!
Çok düşünüyor, çok yazdığımı ve bunun hafıza kaybına neden olduğunu söyleyenler iyi bir şey önerdiler!
Bizim Malatya’nın meşhur “ yandım çavuş ayranı!”
Ayranı ekşitip, içine bir de acı biber koyup beklettiniz mi, ortaya müthiş bir tat çıkıyor!
Üstelik güzel de türkü söylüyorsunuz!
Benden söylemesi!
*******************
ONLARIN ÇOCUKLARI BİZİM ÇOÇUKLARI ÖLDÜRDÜ
Güne şafak vakti uyanıyorum! Henüz yaşımın baharındayım. Ülkeme dair güzel duygularım var ve yurdumun güzel bir ilinde, Trabzon’da öğretmenim!
O dönem okullar geç açılırdı ve ben nişanlıydım!
Kahraman Maraş’ın Türkoğlu ilçesinin Minehöyük köyüne üç günlüğüne gitmiştim! O devirler nişanlı evine gitmek pek hoş karşılanmazdı ama rahmetli Kayınpederim ve kayınvalidem, bana biraz toleranslılardı! Sanırım bunda yaşımın küçük olması da etken ve herhalde “ bu çocuk, bazı şeyleri akıl etmez çağdadır” diyerekten hesaba katmamışta olabilirler!
Minehöyükün acuru meşhurdur ve öyle bir toprağı var ki bir gecede karpuz büyütür!
Bir gün önce bir tek tanesini bırakmamacasına topladığımız acurlardan geriye sadece çiçeklerini bırakıyoruz, ama bir gün sonra o çiçekler kocaman acura dönüyor ve toplamazsanız kartlaşıp işe yaramaz hale geliyorlar!
Bu toplama işini de şafakta yapıp, güneş bir mızrak boyu yükselince bitirmeniz lazım!
Ora da çöl sıcağı vardır ve acurlar heba olmasın diye serinde torbalara konur!
Ben, nişanlım ve tüm aile tarladayız!
Güneşin ilk ışıkları ile birlikte tüm köy yolları farklı yönlere doğru uzun toz bulutları bir birine karışırken, büyükçe bir toz bulutu hızla gelip çalıştığımız tarlanın kenarındaki yoldan ardındakilerini bırakıp gidince, geride üç tane askeri aracın sert frenle durduğunu gördük!
Öndeki araçtan bir astsubay ve bir kaç asker inerek yüksek bir ses tonuyla bize dönüp “ çabuk, toplanın ve hepiniz buraya gelin!” dedi!
Herkes apar topar koşup güderken, ben biraz işi yavaştan alıp salınarak gittim!
Başçavuş direkt silahını doğrultarak “ Ulan dal... o adımların kaldır, yoksa ikiletmem” dedi!
Vaziyeti anlamıştım!
Hepimizi bir araya toplayıp “ çabuk evinize dönün ve sakın dışarı çıkmayın, silahlı kuvvetler yönetime el koydu!”
Sonrası malum!
Hepinizin bildiği şeyler!
Amerika bunu bizim çocuklar yaptı” demişti!
Doğru, onların çocukları bizim çocukları astı, kesti, evinden alıp bir daha göndermedi ve işkencelerden geçirmekle kalmadı, ekmeğinden, aşından, işinden etti ve bu ülkeyi yüz yıllığına tarihin gerisine ittiler ve şimdiki tarikat, cemaat ve dahası Gülen hareketi onların çocuklarının eliyle büyütüldü!
Şimdide onun bahanesiyle bu memleketin çocukları doğranıyor!
Neye yanarım biliyor musunuz?
İşi gücü çocuklarını büyütüp içimize salan Amerika’yı hala tanımamış olmamız!
Hal böyle olunca, onların çocukları her ülkede “ vatansever” bu ülkenin gerçek sahibi çocuklar “vatan haini!!”
Peki, bu algı değişir mi?
Asla!
Çünkü NATO denilen karanlık bir yapı var ve oradan kopmadığın sürece, söz onlarındır!
********************
AYNEN ÖYLE
“ şimdi dünyada hızla yükselen bir ekonomimiz var ve sen bizim puanımızı düşürsen ne olur, düşürmesen ne olur?”
Aynen böyle dedi Reis ve bana göre o kadar doğru söylüyor ki, biz anlamıyoruz!
Bu gidişle anlamamız için kafamıza tek tek tokaçla vurması lazım, yoksa kafatasımızın içindeki gereksizin anlayacağı yok!
Doğru söylüyor!
Çünkü bizim dünya ile işimiz yok ve biz kendi başımıza bir dünyayız!
Hal böyle olunca ekonomik açmazda Ruanda’nın bile gerisine düşmüşseniz bu sizin sorununuz değil, Ruanda’nın sorunudur!
Döviz, zampara eli gibi ha bire alttan yukarıya çıkıyor ve görünen o ki durdurma şansı yok ve bu durumda tek çare verip kurtulmak ama verip kurtulacağımız bir şeyde kalmadı!
En büyük şirketler ve bankalar yabancılara, sahil ve güzel yerler Arap şeyhlerine satılalı çok oldu!
Şeker fabrikaları, köprüler hepsi birilerine peşkeş çekildi ve biz şimdi geçmediğimiz köprülerin parasını ödüyoruz!
Üretim yok!
Olmayınca işsizlik çığ gibi ve geriye kuyruğumuzda kalan üç beş tüyle idare edelim diyoruz, ne mümkün?
Şimdi almışlar kuyruğumuzu ellerine zam, vergi ve uyduruk cezalarla tek tek yoluyorlar!
Doğalgaz müjdesi vereli üç hafta olmadı, bu sürede kaç kez doğal gaza zam geldi bilen var mı?
Bilseniz ne olacak?
“Bu güne de şükür” diye avutulduğumuz demirbaş bir biat sözümüz var!
Sonra “ Elhamdülillah iyi ki Müslümanız” diyerek Allah’ın şanslı kulu olduğuna inanmışlığımız var!
Sonra bu Müslümanların neden kutsal toprakları bırakıp can havliyle Gâvur memleketlerine kaçtıklarına hiç kimsenin aklı ermez!
Ulan dünya!
Dönsen ne olur, dönmesen ne olur?
Benim şaft zaten kırık!
Şu saatten sonra düzeltip podyuma çıkacak halim yok!
Zaten altta da “ Kemal Sunal donuyla” geziyorum!
Şimdi anladın mı?